Hint okyanusunun ortası ve ben
Covid – 19 hayatımızı ne kadar enteresan etkiledi… Bazılarımız bu dönemi iyi değerlendirdi, bazılarımız spor yaptı, bazılarımız kilo aldı, bazılarımız teknolojiye ve Netfilx’e aşık oldu.
Ben galiba hepsini yaptım… Bu dönemde çevremden bana sürekli The Game Changers’ı izle diyen insanlar oluşmaya başladı. The Game Changers Netflix’de bir belgesel. Çok uzun süre direndim bu duruma ama sonunda izledim. Dünya rekoru kırmış kişilerin %35’inin vegan veya vejetaryen olduğunu biliyor muydunuz? Ben bu konudan çok etkilendim. Uzun süredir hayranlıkla takip ettiğim sporcuların bu beslenme şeklini benimsemiş olmaları beni çok şaşırttı. Belgeseldeki sporcular hayvansal gıda tüketmeden vücutlarına giren proteinlerden bahsettiler ve bu alanda yürütülen bazı deneyleri izledim. Vegan ve vejetaryenliğe dair bir sürü soru aklımı 2-3 gün meşgul etti… Hayvansal gıda almadığımız zaman daha enerjik olma ihtimali ne kadar doğru olabilirdi? Bir başka mesleki soru; hayvansal ürün kullanmadan yapılan yemekler ne kadar lezzetli olabilirdi? Ne kadar alternatifimiz vardı bu şekilde beslenmeye?
Bu sorular bana 2018 yılında 60 gün yaşama fırsatı bulduğum Mauritius’u hatırlattı. O nedenle bu yazıda size beni her açıdan çok etkileyen bu muhteşem ada ülkesinden bahsetmek istiyorum. Hint Okyanusunun ortasında bulunan, nüfusunun %57’si Hindu olan Mauritius’un, % 30’u Hristiyan kalan bölümü ise Müslümandır.
Madem konuyu The Game Changers’dan açtık, öncelikle Mauritius’un mutfağından ve beslenme alışkanlıklarından bahsedelim. Nüfusun %57’sinin vegan veya vejetaryen olduğu bir ülkede siz de ister istemez öyle besleniyorsunuz. Hint baharatları, mercimek, dal puri ve bir sürü tropikal meyve ile vegan veya vejetaryen beslenmek esasında hiç de zor olmamıştı… Gerçekten nasıl oldu da aklıma hiç et gelmemişti? Nasıl alışkanlığım değişmişti ve ayak uydurmuştum? Peki kendimi nasıl hissediyordum? Ve tüm bu yediklerim benim gibi birisini nasıl tatmin ediyordu? Biraz geriye bakarak düşündüm, hayvansal protein olmadan nasıl beslendim, yediklerim nasıl bu kadar lezzetliydi, ve yine bu tarz yemekleri yapmaya başlasam nelerle lezzetlendirdim? Esasında çok hareketli bir dönemdi benim için. Adayı gezmek istediğimden günde 6 ila 10 km yürüyordum, hava minimum 36 dereceye düşüyordu yani HARDCORE YAZDI J Hayvansal protein olmadan bu enerjiyi nasıl bulmuştum?
Mauritius’ da öğrendiğim temel ürünlerden birisi mercimek. En azından 3-4 çeşit mercimekleri var, protein değeri çok yüksek bir besin ve tam bir lif kaynağı. Mucize besinlerden diğerleri ise hindistan cevizi sütü ve mango. Ama en önemlisini unutmamak gerek, malzeme ne olursa olsun, baharatların büyüsü yemeğinizi bambaşka boyutlara taşıyor… Galiba hayvansal proteini aramamamın ve yeteri kadar enerji bulabilmemin sebebi de bu olağanüstü kokulara sahip olan baharatlar.
Baharatların yanı sıra, ada mercan kayalıkları ile çevrili ve çok ilginç ve büyüleyici balık türleri var. Adanın neredeyse yarısı yüksek oranda balık tüketiyor ve tabii ki o büyülü baharatlardan eksik bırakmıyorlar lezzetlerini… Balıkların tamamı oldukça iri ve adaya tropik iklim hakim olduğundan çoğu balık mavi veya turuncu. Lezzetleri de pek güzel… Ama yine de renkleri ne olursa olsun inanın hiçbiri Ege Denizi balıklarının yerini tutamaz J
Tropikal bir iklim olduğundan bir anda fırtına çıkıp yağmur indirebiliyordu ve bu nedenle arada eve kapanıyorduk. Fakat her fırtınanın 4-5 saat sonrasında dokunabileceğiniz kadar yakın hissettiğiniz bir gökkuşağı ve sıcacık bir hava kaplıyordu tüm adayı… İlginçtir, sanki mavi daha mavi, yeşil daha yeşil doğuyordu o gökkuşağında.
Çok kibar ve kültürlü Mauritius halkı bizi 60 gün boyunca gerçekten kucakladı, Türkler gibi misafirperverliğe çok önem verilen adada, 60 gün boyunca kimsenin birbirine sesini yükselttiğini görmedim biliyor musunuz? Herkes birbirine karşı hoşgörülü olduğu için siz de bu duruma ayak uyduruyorsunuz ve evinize döndüğünüzde gündelik hayatınızda sinirlendiğiniz durumlara çok farklı bakmaya başlıyorsunuz.
Mauritius maceramızı komik bir hikaye ile bitirelim. Mauritius’daki en komik hikayem, adaya vardığım ilk beş gün boyunca hiç kimsenin denize girmediğini fark etsem de benim ısrarla denize girmem ile başladı. Gözüme kestirdiğim güzel bir koyda ben her gün denize girerken, bana katılan kimse yoktu ve tüm köy beni izliyordu. İşin ilginç yanı ise benim gözüme kestirdiğim koy bomboşken adanın geri kalan tüm plajlarının dolup taşmasıydı. İşe gittiğimde bu durumu anlattığım arkadaşım duruma açıklık getirdi ve o koyda Hindu’ların cenazelerinin olduğunu anlattı. Hindu cenazelerini bilirsiniz J Bunu duyduktan sonra hem onların ritüellerini bozduğum için üzüldüm hem de üç günümü kendimi yıkamakla geçirdim
Türk Hava Yolları’nın İstanbul’dan direkt uçuşu var, adada ulaşım azıcık sıkıntılı ama alışınca her yere yürümek istiyorsunuz çünkü her yer inanılmaz bir görsele sahip. Çok güzel lüks otellerin olduğu adada gerçek kültürü yaşamak isterseniz şehir içindeki pansiyonları öneririm. O zaman gerçekten ada insanı ile aynı yemekleri yiyip onlarla çok güzel vakit geçirebilirsiniz. Yılda 3-4 gün Hindu’ların akın ettiği Grand Bassin ve Chamarel Şelalesi mutlaka görülmeli. Bunun yanı sıra enteresan bitkiler ve doyasıya yürüyüş için Sir Seewoosagur Ramgoolam Botanik Bahçesi, tüm Afrika hayvanları ile bir araya gelmek için Casela Nature & Leisure Park ziyaret listemin başını çekiyor. Bir de festivallere denk gelirseniz değmeyin keyfinize…
Mauritius’a yaptığım seyahat galiba benim için arınma seyahatiydi. Çok iyi beslendim, bir sürü tapınak gezdim ve oralarda çeşitli çaylar ve bazı bitkilerin sularını içtim, kendimi çok sağlıklı ve bir o kadar da huzurlu hissediyordum. Mauritius sayesinde iki buçuk yıldır hayatımdan çıkartamadığım baharatların başında ise zerdeçal, masala, kakule ve kişniş var. Şu an hala sebzelerimi bu baharatlar ile tatlandırıyorum ve çok severek yiyorum. The Game Changers büyülü Mauritius anılarımı canlandırdı. Belgeselden sonra tıpkı adada beslendiğim gibi haftanın beş günü sebze ve bakliyat ağırlıklı beslenip, kalan iki günde ise hayvansal protein ile beslenmeyi deneyeceğim. Size de nasıl hissettiğimi haber vereceğim, belki de gerçekten çok enerjik bir döneme giriyor olacağım. Belki bu süreçte siz de bana katılırsınız?
Bu yazı Mart 2021 LIFE ENJOY DEGİSİNDE yayınlandı.